Sanatçı Rezan Ӧzger' in atölyesine konuk olun.

NEDEN RESİM YAPIYORUM?

Yaşar Kemal [Kimsecik 3 / Kanın Sesi’ nden]

“Ferhat usta var ya biçimlerini, renklerini hiç başka yerden almıyor, maviyi göklerden, denizlerden, mavi çiçeklerden almıyor. Onun bütün renkleri kendi yüreğinin kuyusunda, bütün biçimleri de orada. İşte her şeyi oradan çıkarıyor. Gözü yüreğindeki kuyunun aynasında, ışığında. Onun yüreğinde on bin yeşil, on bin mavi, on bin turuncu var.

Bu dünyayı Ferhat usta hak etmiş, dünyayı çoğaltmıştır. Dünyayı hak etmek her kula nasip olmaz. Bakın şunlara, şu Ferhat ustanın parmaklarının ucundan akan, çoğalan dünyaya… Bu Ferhat ustanın yaratan, dünya kadar zengin, güzel usta yüreğidir. Buraya, şu dört tekerlekli arabaya her şeyini, varını yoğunu dökmüş Ferhat usta, dünyayı da öyle bir hak etmiş ki helâl olsun bu dünya ona, anasının ak sütü gibi.

Bu arabayı önce tozlar kaplayacak. Bu tozları bir gün, iki gün Mustafa silecek. Sonunda da unutacak. Haydi unutmadı Mustafa, her gün sildi diyelim, bir gün gelecek, bu Çukurova güneşi altında boyalar solacak, sonra da dökülecek. Sonra da, sonra da araba toptan çürüyecek. Bunu Ferhat usta bilmez mi, herkesten iyi bilir. Bilir ya, onun işi budur. O, yüreğinden güzel renkleri, biçimleri şu arabanın üstüne dökmek zorundadır. Renklerin döküleceği, arabanın çürüyeceği onu pek ırgalamaz. Onun hünerini birkaç günlük de olsa, birkaç dakikalık da olsa insanlar göreceklerdir ya… “

İşte ben de, Ferhat usta gibi, yüreğimdeki renkleri, biçimleri tuvalime dökmek zorundayım. Birkaç günlük de olsa… Birkaç dakikalık da olsa görebilmek, gösterebilmek için…

REZAN ÖZGER

“Gün geçtikçe İstanbul’da yaşamak beni daha çok incitmeye, daha çok yormaya başladı, Pek çok insanın düşündüğü ve bir kısmının da yaptığı gibi, kaçmak, bu şehri arkamda bırakıp, sakin ve huzurlu bir yer bulmak istiyorum yaşamak için. İstanbul’da kendimi çok uzun yıllardır, çocukluğumda olduğu gibi, evimde hissedemiyorum.”